
Lakers taraftarı, takımın ‘post-season’a girerkenki enkaz hali düşünüldüğünde Oklahoma City’ye saha avantajını koruyarak gidecek olmaktan memnun olsa gerek. Bynum’ın da serinin ilk devresindeki rüzgarı sürdüremese de varlığı bile mutluluk sebebi olabiliyor. Son iki yıldır Bynum sakatlıklarının tedavi sürecini algılamak çok zordu bizler için ve takımdan yapılan açıklamalara olan güven de buna paralel olarak darbeler almıştı. Şu an için pek bir tehlike gözükmüyor ve Bynum’ın maç sonlarında verdiği geri bildirimler de olumlu yönde. Çok kritik bir maçı aldığımızı düşünüyorum fakat Bynum’ın olası bir tökezlemesinde bu serideki avantaj da kolayca kaybedilebilir.
Bynum, Gasol ve Odom’dan oluşan ön alanın Lakers adına en ağır basan nokta olduğu, seriye girerken de sır değildi. Öte yandan yine beklentileri çok yalanlamayan bir şekilde Westbrook da OKC adına kilit isim olacağının sinyallerini verdi. İlk maçın ilk çeyreğinde takımın her parçası gibi leyla bir görüntü çizince, sezonu formsuz kapatan UCLA çocuğu hakkında endişeye kapılmıştık. Fakat takip eden yedi çeyrekte faul problemleri izin verdiği sürece Lakers için en büyük baş ağrısı oldu. Fisher gibi bir savunmacı karşısında penetrelerinin öldürücü seviyede olması bekleniyordu. İlk maçta Thunder’ı skorda tutan o penetreler, ikinci maçta da Westbrook’a faul çizgisine bolca ziyaret imkanı taşıdı. Shannon’ın kullanılması gerektiğini savunanlar var, fakat hücumun sağlığı için onun sürelerinin belli bir seviyeyi aşmasını istemem şu iki maçta nispeten daha kontrol atında gözükse de. Bu noktada çok çaresiz kalınırsa -yine pek taraftarı olmasam da- ‘box-and-one defense’ kullanılabilir. Fakat Westbrook’un 30 attığı bir maçtan ziyade, Durant’in üretiminin Kobe tarafından kompanse edilemediği bir gündeki ekstra Westbrook basketleri önlem almaya itecektir Jackson’ı… Fisher ile girdiği bir play-off macerasında Westbrook’un yaptığı hiçbir şeyin tek başına Jackson’ı çaresizliğe itebileceğini düşünmüyorum.
O çaresizliğin kaynağı olabilecek adamınsa çok kötü iki sınav verdiğini düşünmüyorum kariyerinin kilometre taşlarından biri olan bu dönemde. Serinin ilk çeyreğinde Thunder cephesindeki havayı normal bir durum olarak algılamak adil olacaktır (ilk beşi toplamda 29 play-off maçı görmüş bir takımdan bahsediyoruz), ancak sonrasında şüphe edilen Westbrook ve Durant kolej kariyerlerinde de yaptıkları gibi sahne ışıkları üzerlerindeyken hiç geri adım atmadılar. Sadece Durant’in daha zor bir görevi vardı ve sezon içinde olduğundan çok daha motive bir Artest’in yakın markajına oyununu adapte etmesi zaman aldı. Hala tam olarak istediği düzeye de gelmemiştir muhtemelen. Çok iyi bir penetreci olarak bilinmese de, bu yönünün tehdit yaratacak düzeyde olduğunu söyleyebiliriz. İlk iki maçta pek başvurmadığı bu opsiyona daha fazla başvurmasını ve bunun sonucunda serbest atış miktarını sezon ortalamasına yaklaştırmasını bekliyorum. (İlk iki maçta 17 kere çizgiye gitti. Aslında 10.2 olan ortalamasından çok aşağıda gözükmüyor fakat aradaki fark oyunun momentumunda rakamların gösterdiğinden fazla bir etki yaratıyor.) Jackson’ın seri öncesi açıklamalarının hakemler üzerinde büyük bir baskı oluşturduğunu falan düşünmüyorum. En azından şimdilik. Hakemlerin olağan ev sahibi sempatisi ve daha çok da Artest’in repütasyonuna bağlanabilir Durant’in ve genel olarak Thunder’ın rakiplerine oranla çizgiye daha güç gitmesi. Seri ilerledikçe dengeleneceğini düşünmekteyim bu faktörün.
Have you met Serge? Bugün o şerefe de eriştik, güzel oldu. Maçı bitiren beşte Krstic-Ibaka ikilisini kullanmak daha akıllıca sanki. Collison’ın faulleri de Bynum sahadayken iş görür ama diğeri daha ideal bir kombinasyon gibi… Beklenenin aksine Thunder’da olaya giremeyen elemanlarsa Harden ve Green oldular. İkinci maçın son çeyreğinde Kobe önünde düştüğü durumlar için belki onu suçlamamalıyız, fakat hücumda da çevresinde neler olup bittiğinden habersiz gibi Green. Harden’ı ise ben beğeniyorum ve genel çaylak profilinin aksine daha ‘old-school’ bir stili olan bu YMCA görünümlü adam bir faktör olmaya başlayacaktır Lakers ‘bench’inden gelen niteliksiz kısalara karşı… Yine de ilk iki maç özelinde Shannon ve çok kısıtlı süreler bulsa da Walton’ın katkılarından memnunum. Özellikle Shannon sezon boyunca hayat karartan tercihlerinden sonra, biraz daha sabırlı pozisyonunu bekleme konusunda. Bununla beraber pas özelliği çok yetersiz ve o görüntüden ancak bir yere kadar sıyrılabilir her ne olursa olsun… Hücum açısından asıl çekince noktası ise Artest’in boş şut sokamamaya devam etmesi olmalı Lakers adına. Seriye Artest ve Sefolosha’nın hücumdan ziyade savunma performanslarıyla etki edeceğinin farkındaydık, fakat RonRon’ın Sefa kadar ‘non-factor’ olmasını da beklemiyordum kendi adıma. İki maçta 2/14 üçlük ve toplamda 5/21 şut isabeti… Yuh! Farmar da UCLA’deki halefine karşı bir ‘challenge’ peşinde sanırım, en azından daha bir konsantre görünüyor bu yüzden. Fakat bu seride iki tane çeyrek sonu hücum kullanımı var ki, Ender Arslan görse kıskanır. Sasha -zihnen ve bedenen- sağlıklı olsa onun tercih edilmesini isterdim sanırım. Neyse ki Maynor ile fena eşleşmiyor… Ollie de Hollywood filmlerinde ‘onurlu zenci polis’ rolü için düşünülebilir, vakti gelmiş.
Türkiye’de 23 Nisan tarihine denk gelen üçüncü maçı Thunder’ın alması çok sürpriz olmaz, serinin Los Angeles’a 2-2 dönmesi kendine güveni yara almış Lakers için seriyi tekrar krize sokabilir. Fakat ben Gasol-Bynum ikilisinin kullandığı top adedinin, Kobe’nin kullandıklarına üstünlük sağladığı maçlarda iplerin Lakers’ın elinde olacağını düşünüyorum (1. maç: 24-19, 2. maç: 23-28) ve Thunder’ın fena gözükmeyen pota altı savunmasına rağmen boyalı alandaki üstünlüğün seriyi Lakers’a getireceğini tahmin ediyorum. Ford Center’ın boyalı alanının aslında boyalı olmaması da bizi engelleyemez. Engellerse de yeni doğan çocukların Thunder’ı tuttuğu bir dönemde, gelecek bu sempatik takımın olur.
- “Lakers bu maça iyi hazırlanmış, belli.”
- Cem Pekdoğru / 22.04.2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder