Ağustos 06, 2013

Soçi'ye Boykot? [Çeviri]

İsimleri kolay kolay aynı yazıda buluşmayacak üç kişi: Vladimir Putin, John Carlos ve Harvey Fierstein. Putin, elbette, judo hünerleriyle, ‘ödünç aldığı’ Super Bowl yüzüğüyle veya zehirlediği düşmanlarıyla namını duymuş olabileceğiniz Rusya devlet başkanı. Harlem’de doğup büyüyen John Carlos, 1968 Olimpiyat Oyunları’nın 200 metre madalya töreninde ırkların eşitliği ve insan hakları adına yumruğunu havaya kaldıran iki atletten ismi Tommie Smith olmayan. Harvey Fierstein ise… Harvey Fierstein işte. Tony Ödülü sahibi, ikonik Broadway sanatçısı ve uzun süredir bir LGBT hakları aktivisti. Bu tamamen farklı üç dünyaya ait tamamen farklı üç insanın yollarını dramatik biçimde kesiştiren, geçtiğimiz hafta The New York Times’ın konuk yazar sayfasında Fierstein tarafından kaleme alınan ve Rusya’nın Soçi kentinde düzenlenecek 2014 Kış Olimpiyatları’nı boykota davet eden iğneleyici bir yazı oldu.

Fierstein çağrısının nedenini henüz açılış cümlesinde doğrudan doğruya açık ediyor: “Rusya Başkanı Vladimir V. Putin, eşcinsellere savaş ilan etti.” Bunun bir mübalağadan ibaret olduğu yanılgısına kapılanlar için Rusya, herkese yetecek kadar delil sunuyor. Putin ve Rusya’nın vekilleri, ülke çapında eşcinsel yaşamı her veçhesiyle kriminalize etmek için hazır görünüyorlar. Rus Duması yakın zamanda “gelenek dışı cinsel ilişkilerin” propagandasını yasaklayacak bir tasarıyı oy birliğiyle (436-0) onadı. Bu yasanın kapsamı öyle geniş ki herhangi bir kamusal alanda (internet forumları, okul derslikleri ya da bir sokak köşesi) salt LGBT bireylerin varlığını tanımış olmak bile hapis cezası için geçerli bir neden oluşturuyor. Yine Putin döneminde sadece gey çiftlerin değil, yalnız yaşayanların veya evli olmayan çiftlerin de evlat edinmesi yasa dışı ilan edildi. Tüm bunlar evlilik eşitliğinin yasalaştığı bir ülkede oldu. Ve sonu gelecekmiş gibi de gözükmüyor. Bir önceki başkanımızın “Pootie Poot” lakabını taktığı (gerçekten!) yakın dostu, gey olduğundan şüphe duyulan turistlere iki haftalık hapis cezası öneren bir yasanın da altına imzasını attı. (Son olarak dört Hollandalı turist “çocukları eşcinselliğe özendirdikleri şüphesi” ile tutuklandılar.)

Vladimir Putin şu anda, Rusya yasalarına dayanarak, Papa’yı tutuklatabilir.

Bu yasalaştırma bombardımanının, pek çoklarınca, bir dizi şiddet olayını ve muhtelif cinayetleri tetiklediği düşünülüyor. Hükümetin eşcinsellere yönelik nefret suçlarının takipçisi olmak gibi bir derdi yok, fakat bir ankete göre Rusya’daki LGBT bireylerin %15’i -yalnızca son 10 ay içerisinde- bizzat fiziksel bir saldırının adresi oldu.

Harvey Fierstein yasa koyucuların, Olimpik sporculara ve seyircilere de “gey oldukları şüphesiyle” tutuklanabilecekleri yönünde gözdağı verdiğine dikkat çekiyor. Ardından Putin yönetimindeki Rusya’yı Nazi Almanyası ile benzeştiriyor: “Olimpiyat Komitesi, boykot tehdidiyle birlikte, bu yasaların kaldırılmasını talep etmek zorunda. 1936’da dünya, Almanya’daki Olimpiyat Oyunları’na katıldı. Katılımcılardan pek azı, Hitler’in Yahudi karşıtı siyaseti hakkında ağzını açabildi. O gün o kararı verenler şimdilerde gururla Jesse Owens’ın zaferini işaret ederek geçmişi  yad ediyorlar. Bense aynı günleri, Holokost ve dünya savaşının gerçekliği altında tiksinerek işaret edebiliyorum. Tahammülsüzlüğe tahammül göstermenin bir cezası olmalı.”

Fierstein’ın boykot çağrısı, Rusya içinde de yankı buldu. 23 LGBT aktivistinin imzasını taşıyan bildiride şöyle yazıyor: “Rusya’daki LGBT komünite, varlığına devam etmek için acilen uluslararası desteğe ihtiyaç duyuyor. […] Eşcinsel karşıtı şiddet, Vladimir Putin rejiminin yanına kar kalmamalı. Rusya mallarını ve şirketlerini ve Soçi’deki Olimpiyat Oyunları’nı boykota çağırıyoruz.”

Bununla birlikte, Kış Oyunları’na boykot çağrısını yanlış bir taktik addeden LGBT toplulukları da var. Rusya’nın önde gelen LGBT aktivistlerinden Nikolay Alekseyev, bunun yerine 7 Şubat’taki Kış Oyunları açılış töreniyle eş zamanlı düzenlenecek bir Soçi Onur Yürüyüşü teklif etti. Alekseyev’in kitleleri harekete geçirme konusunda kayda değer bir gücü var. Daha önce Alekseyev’in, oyunlar süresince LGBT sporcuların ihtiyaçlarına cevap verebilecek bir korunak alanı olarak tasarladığı, “Soçi Onur Evi” de Adalet Bakanlığı tarafından henüz proje aşamasındayken engellenmişti.  Alekseyev’e göre, “Bir onur yürüyüşü düzenlemek; tüm dünyanın dikkatini Rusya’daki devlet güdümlü homofobiye yöneltmek ve Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin ikiyüzlülüğünü teşhir etmek adına çok daha etkili bir yol olacaktır. Yaşasın 2014 Soçi Onuru!”

Boykot çağrısının akıbetinden bağımsız olarak, Putin’in LGBT komüniteye düzenli saldırısını Soçi Olimpiyatları ile birleştirmek büyük bir politik dehaya delalet. Sadece anaakım medyada görmezden gelinen bir meseleyi uluslararası ilginin odağına taşımak manasında değil, Soçi pekala otoritesi sarsılmaz görünen Putin’in Aşil topuğu olabilir. Soçi’nin astropik ikliminde hiç akıl karı olmayan sebeplerle düzenlenecek bu Kış Oyunları, geçmişteki -yaz ve kış fark etmeksizin- tüm Olimpiyat Oyunları’ndan daha pahalıya mal olacak. Her şeyden evvel Putin’in iş ortaklarına ‘ihalesiz olarak’ verilen inşaat kontratları, kamuya ait fonlardan 30 milyar doların uçup gitmesine neden oldu. Bu bir Olimpiyat değil. Bu daha ziyade bir soygun. Haşmetmeab Putin günden güne daha çok şu modele yaklaşıyor: Ucuz bir taktikle LGBT komüniteye saldırarak, gündemi -Soçi’de olup bitenin, bir şahikası gibi durduğu- büyük hız kazanan yolsuzluk ve adaletsizlik vakalarından temizlemek.

Fakat bu saldırıları durdurmanın en iyi yolu boykot mu? ABD ve diğer ülkeleri oyunlardan çekilmeye çağırmak, yakın zamanda Rusya’daki Onur Yürüyüşü’nden ajanslara düşmüş gaddar fotoğrafları gören herkesten çabuk bir sempati toplayacaktır. Bunun gerçekten etkili olup olmayacağı ise daha çetrefilli bir soru. 1935’te Amatör Atletizm Birliği, Berlin’de düzenlenecek 1936 Olimpiyatları’nı boykot etmenin kıyısından dönmüştü. Jesse Owens’ın destansı performansı ve dört altın madalyasına rağmen, o gün ABD’nin aksi yönde karar alıp, mevcudiyeti ile Hitler rejimini meşru kılmamasının çok daha esaslı bir hareket olarak tarihe geçeceğini reddetmek zor.

Öte yandan, Başkan Jimmy Carter ve ABD’nin Moskova’daki 1980 Olimpiyatları’nı, Sovyetler Birliği’nin Afganistan’ı işgalini öne sürerek, boykot etme kararı ise bugün herkesçe yapmacık bir Soğuk Savaş pozu olarak görülüp lanetleniyor ve bunun bir grup sporcuyu rüyalarını gerçekleştirme olanağından alıkoymaktan başka bir getirisi olmadığı ifade ediliyor.

Açılmış bir gey olan (aynı zamanda bir Rus ile evli) Amerikalı artistik patinajcı Johnny Weir da aynı paralelde, bu tip bir tutumun Rusya’dan çok sporcuları cezalandırmak olacağı düşüncesiyle olası bir boykotun açıkça karşısında yer alacağını dile getiriyor: “Rusya’nın benim halkımı tutukluyor, bir azınlığa duyduğu nefreti açıkça gösteriyor ve insan haklarını her yönden ihlal ediyor olduğu gerçeği yürek burkan büyük bir rezalet ama ben yine de yarışacağım. Hiçbir polis memuru ya da hükümet, beni Olimpiyatlar’da yarışmaktan mahrum edemez.”

Güçlü bir beyan. Ne yazık ki kimseyi herhangi bir konuda yüreklendirmediği gibi, LGBT sporcuların, seyircilerin ve onlara destek verenlerin nasıl olup da Olimpiyatlar’ı bir mücadele platformu olarak yeniden tanımlayabilecekleri konusunda da yol gösterici bir yanı yok.

Putin’e baskı kurmak isteyen cesur sporcu-aktivistler için ideal senaryoyu gözler önüne seren ise son köşe yazısıyla Dan Savage oldu: “Bir boykot olmayacaksa -LGBT ve LGBT destekçisi sporcular Soçi’deki Kış Olimpiyatları’nda yarışacaksa- oyunlar sırasında en az Tommie Smith ve John Carlos’un Mexico City’deki hareketi kadar kuvvetli ve zihinlerde yer edecek bir protesto düzenlenmeli. Tüm dünyanın gözleri onların üzerindeyken, madalya töreni sırasında.”

Harika bir yaklaşım. Bugün çok azımızın hatırladığı bir şey; 1968 Olimpiyatları öncesinde Afro-Amerikan sporcular ve onları destekleyenler örgütlenmiş ve bir boykot çağrısı yapmışlardı. Boykot işi yatsa da, Lew Alcindor (Kareem!) bunu umursamadı ve oyunlara katılmadı. Tommie Smith ve John Carlos ise oraya gittiler, kürsüye çıktılar. Protestolarını da yanlarında taşıyarak… İki farklı politik tavır. Bugün hangisini hatırlıyoruz?

“Boykot mu, protesto mu” tartışmasındaki düşüncelerini almak için John Carlos’a telefon ettim.

“İşin özü şu ki; evinde oturursan, mesajın da seninle birlikte evde oturur. Adalet ve eşitliğin yanında duruyorsan, hislerini ilan etmek için olabilecek en büyük megafonu bulma mecburiyeti de beraberinde geliyor. Mesajının toprağa gömülmesine izin verme, kendini toprağa gömme. Sesini kitlelere duyurmak boykotun çok ötesinde. Biz evde oturmayı seçseydik, bir daha hiçbir zaman gerçek anlamda sesimizi çıkaramayacaktık.”

Dr. Carlos’a haklı olabileceğini fakat bunun ancak birisinin ortaya çıkma cesaretini göstermesi ve sonunda da hesabı üstlenmesi ile mümkün olabileceğini söyledim. Madalyanı kaybedebilirdin, Olimpiyat Köyü’nden atılabilirdin ve bir spazm gibi işleyen kısa süreli medya desteğinin ardından sular çekildiğinde yıllar boyu orada kalmak üzere dışarı itilebilirdin. “Evet, bu cesaret gerektiriyor. Ama yaptığının doğruluğundan eminsen, o doğruyu yaparsın. Eğer ileri gidilecekse, birileri fedakarlıkta bulunmalı. Yaptığının karşılığını görmeye ömrün belki yeter, belki yetmez. Ama doğruyu yapmışsan, fedakarlığın mutlaka takdir bulacaktır.”

Amerikan Olimpiyat Komitesi, Soçi Oyunları’nı boykot etmeyeceğini açıkladı. Rusya’daki politik ve fiziksel saldırıların karşısında bir ışık yakmanın en iyi yolu, bu mücadeleyi Soçi’ye taşımak olacak. Saha içinde ve dışında. Sonrasında ise -bunun olacağından bir kuşku duymuyorum, soru ne zaman olacağı- Greenwich Village’da büyük bir panel düzenlemeliyiz. Harvey Fierstein, John Carlos, Tommie Smith ile birlikte Soçi’yi saldırıların durdurulması talebi için bir sahne olarak kullanma cesaretini gösterecek herkesin katılımcısı olabileceği büyük bir panel… Belki Putin’i de davet ederiz. Böylece her gün şeytanlaştırmaya çalıştığı insanlarla tanışma fırsatı bulur. Aman yüzüklere dikkat!

Cem Pekdoğru, 2013
5 Ağustos 2013 tarihli Evrensel Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder