Ortak zevkleri sporun her nevi
dalı olan Yazıhane (yazihaneden.com) tayfası, Şubat ayının sonunda, geçtiğimiz
yılın üzerinden güzelce geçen kitapları Yazıhane Yıllık: Dünya Yanarken’i
yayınladı. Yazıhane’ye uzun zamandır gönül veren insanlara “Hayaldi gerçek
oldu” dedirten Kaan Kural, bu şahane topluluğu bir çatı altında toplayan Orkun
Çolakoğlu ve kitabın editör ekibinden Cem Pekdoğru ile Yazıhane Yıllık: Dünya
Yanarken üzerine konuştuk.
editör ekibinden Cem
Pekdoğru cevaplıyor:
Editör ekibinden biri olarak kitapla
ilgili tüm süreçlere hakimsin diye düşünüyoruz. Hatta fikir de sizden çıkıyor
ve Kaan Kural’a gidiyor sanırım. Tam olarak kitap fikri nasıl ortaya çıktı?
İlk günden beri aramızdaki konuşmalara sızan ama nasıl gerçeğe
dönüştürüleceği üzerine çok fazla kafa yormadığımız bir fikirdi bu. Dijital
ekranlar için yazan çizen insanlar, yaptıkları şeyin gerçekliğini bir somutluk
üzerinden onaylamaya ihtiyaç duyabiliyorlar. Bu yaratımı somutluk çemberine
sokmanın en kestirme yolu da kağıt. Hatta seksenli yıllarda doğmuş birçoğumuz
için, bildiğimiz tek yolun bu olduğunu da söyleyebiliriz.
Eylül ayında Kubilay ve Fikret bu fikri tekrar masaya
getirdiklerinde üşengeçliğimizi bir kenara bırakıp nihayet kafa yormaya
başladık. Kaan Abi’ye konuyu açtığımızda, yaptığı onca şeyin arasında ona en
çok tatmin verenin “bir kitap yayınlamış olmak” olduğunu söyledi. Doc Rivers’ın
soyunma odası konuşmaları gücündeydi bizim için.
Kitabın içeriğinin oluşması, isimlerin
seçilmesi, yazılar, illüstrasyonlar, baskısı derken... O günler nasıl geçti?
Unutamadığın bir an var mı?
Kitabın içeriğiyle ve sunumuyla ilgili birçok şey süreç
içinde dönüşüme uğradı. Birincil ilham kaynağımız Best American Sports Writing kitapları olmuştu ve genel itibarı ile
2014 yılını imleyen bir şey hazırlamak hususunda herkes hemfikirdi. Tek
sabitimiz de buydu galiba. Sonrası da editör ekibinin işiydi zaten, bir başka
masada kitabın sizin okuduğunuz halindeki tematik izleği akıl ettik. Seçkiyi
yaparken de bu izleği işletecek yazıları içeride tutmaya özen gösterdik.
Başlangıçta kitlesel fonlama yoluyla finanse etmek
istiyorduk kitabı. Ancak bazı çekinceler yaşıyorduk, bir yayıneviyle iş birliği
yapmak çok daha pratik bir yol gibi gözüktü. İllüstrasyonlar da en başından beri
olmazsa olmazdı, ara sıra toplanıp Free
Darko kitaplarında ya da Grantland’in
üç aylıklarında yer bulan çizgilere hayran hayran bakıyorduk hepimiz en
nihayetinde. Renkli baskı mümkün olmayınca bizim kitap onlara pek benzemedi ama
Yağız, Hilal ve Güneş’in çizimleri, Kubilay’ın tasarımı sayesinde daha
yakışıklı oldu.
Murat Başol’un Hrant çiziminin kitaba girme hikayesi de
güzeldi: 19 Ocak’ta biz yazıları paketleme aşamasındayken, kitaptan habersiz,
Emre’nin Hrant ve Ödemişspor’a attığı gol için yazdığı yazıdan yola çıkıp bir
çizim yapıyor. Biz de Twitter’ın derinliklerinde bu çizime rastlıyoruz.
Kullanmamıza izin verir mi düşüncesiyle kendisini bulduğumuzda yeni bir tane
çizmeyi öneriyor. Basit bir tesadüf olarak da görebilirdim ama bu tür
karşılaşmalara değer atfetmek hoşuma gitmiştir hep, bu da yayına hazırlık
süreci yoğunlaşmışken hepimize iyi gelmişti. Bir de, kendi adıma konuşursam, Alp’in
yazısı öyle hissettirmişti. Kitabı yılbaşına yetiştiremeyeceğimizi anlamaya
başladığımız günlerdi yazı elimize ulaştığında. Ertesi gün zor bir iş günü
olacaktı, sabahlamakta gönülsüzdüm. Sonunda ne oldu? Vapurda Anadolu Liseleri
sınavından çıkmış Ender Arslan’ı ve kitabımızın neye benzeyeceğini düşünmeye
çalışıyordum. Alp’in yazıları çoğu zaman bu kadar güçlüdür.
Türkiye’de “spor” denince akla ilk olarak
elbette futbol geliyor. Yazıhane Yıllık: Dünya Yanarken, aslında gerçekten
“spor” denince akla gelmesi gereken spor dallarına dair konuları işliyor.
Kitaptaki yazıların tümü çok samimi bir şekilde yazılmış yazılar. Sence
yaşadığımız şartlardaki spor anlayışını değiştirecek bir etkisi olur mu
kitabın?
Üç yıl kadar önce Yazıhane’nin toplanması sırasında bu tür
bir etki yaratmak umuluyordu sanırım. Kitaba ise pek böyle sorumluluklar yüklemedik
aslında. Yazıhane vesilesiyle yolumuzu kesiştirdiğimiz insanlara bizden bir şey
vermek istedik sadece, kağıttan bir şey. Batuğ Abi’nin önsözde ifade ettiği
şekliyle “parçalı bulutlu havada bir zeplinin geçişi” gibi bakabiliriz tüm
meseleye. Köpek Dişi’ndeki uçaklar gibi,
bu zeplin de geçişine tanık olan birilerinin algısını değiştirebilir belki. Ya
da değiştirmez. Bir okuyucu perspektifinden konuşuyorum tabii şu anda, herkeste
farklı işleyecektir. Bir sürü kapısı var bence kitaptaki yazıların. Kapıların
çoğu açık, istediğinizi seçmekte özgürsünüz. Hiçbirini seçmeyip dışarıda da
kalabilirsiniz elbette. O da bir seçim. Ama içerisi havadar.
Kitabın birinci baskısı tükenmek üzere
diye duyumlar aldık. Okuyucularımıza kitaba ne şekilde ve nerelerden
ulaşabilecekleriyle ilgili bilgi verebilir misiniz?
Evet bir ay içinde ikinci baskıya gitti kitap, şu anda
yeniden yayına hazırlanıyor. Çetin Cem’in deyimiyle “tüm zamanların en
beklenmedik başarısı” oldu, şaşırdık gerçekten hepimiz. Belli başlı
kitapçılarda bulunabiliyor. Yayınevinin dağıtım ağı sizin oralara uğramıyorsa
online kitap sitelerinden sipariş vermek de bir seçenek, hemen hepsinde denk
geldik. Bant Mag Mekan’a da birkaç kopya bırakmıştık, kahvenin yanında iyi yol
arkadaşı oluyor.
Bant Mag. No: 39'da yayınlanan Busen Dostgül söyleşisi.
Bant Mag. No: 39'da yayınlanan Busen Dostgül söyleşisi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder