En son bundan 10 yıl kadar önce Fransa'da görmüştük onları basketbolun bu seviyesinde... Petar Naumoski'yi de içinde bulunduran güzel bir kadroları vardı, muhtemelen galibiyet alamamışlardı; ama bizim bir gözümüz hep onlardaydı haliyle. Petsi'nin yanısıra bugünkü kadroda bulunan Todor Gecevski ve Vrbica Stefanov da Fransa'daydılar hafızam yanıltmıyorsa... Bugüne gelirsek, 10 yıllık özleme bir son vermiş olmaları onlar adına sevindirici tabii ki. Fakat bunda FIBA'nın eleme gruplarındaki ilginç kriterlerinin de payı vardı kuşkusuz. Türkiye grupta Fransa ve Ukrayna ile kapışırken, Makedonya'nın rakiplerinin Letonya ve Portekiz olması o kriterlerin ne kadar adil olduğunu sorgulamaya itiyor insanı ister istemez. Fakat yine de grubu ikili averaj yardımıyla da olsa, Letonya'nın önünde bitirmeleri bir gelişimin göstergesi.

Kadroya baktığımızda, Balkanlar'daki bir diğer ülke Bulgaristan'ın milli takımında gördüğümüz gibi rotasyona giren çıkan devşirme oyuncular gözümüze batıyor. Statü gereğince bu turnuvada bu oyunculardan sadece birini kullanabilecekler bildiğim kadarıyla... Adaylar arasında Galatasaray Cafe Crown'ın iki yeni ismi Darius Washington ve Mike Wilkinson da bulunuyor. Fakat gerek oyuncunun ismi, gerekse de takımın pota altındaki ihtiyacının oyun kurucu bölgesindekine nazaran daha zaruri olması sebebiyle bu kontenjanın Jeremiah Massey için kullanılması bekleniyor.
Geçen hafta Efes Pilsen World Cup dahilinde ülkemizde izleme fırsatı bulduğumuz için onlar hakkında edilecek fazladan birkaç kelamımız var. Oyun kurucu bölgesinde çok fazla sıkıntı duyacaklarını düşünmüyorum, en azından görece kuvvetli gözüktükleri bir nokta burası. Ergin Ataman'ın çok sevdiği ve İzmir'den Siena'ya kadar yanında taşıdığı, ülkemiz basketbolseverlerinin aşina olduğu Vrbica Stefanov'dan yukarıda bahsettik. Kardeşi Riste Stefanov'un da çok başarılı olmayan bir Türkiye macerası olmuştu, Vrbica kadar iyi bir oyun kurucu da olmadı zaten hiçbir zaman. O eleme aşamasında kullanılmış olsa da, Polonya'ya giden kadroda yer almayacak. Bir diğer eksik de Makedon basketbolunun son dönemde yetiştirdiği belki de tek beynelmilel oyuncu olan TAU Ceramica guardı Vlado Ilievski. Buna rağmen, 86 doğumlu Darko Sokolov'u özellikle beğendim Ankara'daki maçlarda. Birkaç eli yüzü düzgün alternatif daha var burada. 2 ve 3 numarada genel olarak kısıtlı oyuncular bulunmakta. İyi şut sokuyorlar esasen; ama savunma noktasında sıkıntı yaşayabilirler, özellikle Hırvatistan'ın dış skorerlerine karşı... Pota altında ise Euroleague'in değerli uzunlarından olan Massey, Eurobasket seviyesinde de iş görecektir. Kolej eğitimi almış ve geçen sezon Lokomotiv Rostov forması giymiş Pero Antic, Almanya maçındaki agresif oyunuyla tam not aldı. Todor Gecevski de 32 yaşına gelmiş olsa da, kadroda bulunan en kaliteli elemanlardan. Halen Hırvatistan'da KK Zadar forması giyiyor...
Güzel takım Makedonya. Ankara'da da takım olabilmiş gibi gözüktüler ve eksik gelen Yunanistan'ın ayağını kaydıran takım olmaya İsrail'den daha büyük bir aday olarak gösteriliyorlar. Ben de öyle görüyorum şu anda, ama üçüncülük ihtimali daha yakın tabii...
HIRVATİSTAN
Hırvat milli takımı da geçen hafta Ankara'ya uğrayanlar arasındaydı. Ve açık ara da en hazır olan takımdı turnuvadaki... Hırvatlar bu yüzyılda istikrarlı olarak yarı finali zorluyorlar bu düzeydeki turnuvalarda, fakat kritik maçların sonunu getiremiyorlar ne yazık ki. Ne yazık ki? Yıllardır Efes Pilsen'de o kadar Hırvat oyuncu izledik ki, ister istemez bir 'bizim çocuklar' bakışı var Hırvat takımına bende... Olimpiyatlarda İspanya ile eşleşmeleri talihsizlik olmuştu, zorlayamadılar haliyle. Son Avrupa şampiyonasında ise, şanssız bir Litvanya mağlubiyeti almışlardı çeyrek finalde. Maçı da daha çok hak eden taraf onlardı açıkçası 40 dakika boyunca. Böyle maçlarda ekseriyetle kaybeden taraf olmalarının arkasında, kritik anlarda sorumluluk sınırlarının net çizilmemiş olması ve olayı üstlenmesi beklenen net bir oyuncunun kadro içerisinde belirmemesi yatıyor kanaatimce. Bunu - pek de sorgulamadan- yapmasına alışık olduğumuz Damir Mulaömerovic'in bırakmasından sonra o tarz bir oyuncunun eksikliği hep hissedildi.

Peki, bu kadroda Jasmin Repesa'nın elindeki oyunculardan hangisi söz konusu eksikliğe çare olabilir? Bu tarz bir katkı genelde takımın kısalarından beklenir ve kadroda net aday olarak Zoran Planinic çıkıyor bu çerçeveden baktığımızda. Kariyeriyle ve oyun yapısıyla bu görevi yapmasını bekliyorsunuz Planinic'ten. Fakat Planinic'in hem TAU Ceramica, hem de CSKA Moskva günlerinde bu konuda biraz sabıkalı olduğunu söyleyebiliriz. Planinic yeteneklerine sonuna kadar güvenebileceğiniz; fakat bazen gereksiz zorlamalarla oyunu kişiselleştirebildiği için son topu gönül rahatlığıyla eline veremeyeceğiniz bir oyuncu hüviyetinde. Marko Popovic ise bu takımda Repesa tarafından en fazla serbestlik tanınan isim. Şutu bulduğunda atması isteniyor çekinmeden ve bu işi iyi de yapıyor. Çok beğendiğim bir stili yok Popovic'in, Efes Pilsen günlerinde de fazlasıyla dertli oldum kendisinden yana. Fakat oyun kuruculuk meziyetleri açısından sınıfta kalsa da, şu kadroda clutch kavramının içini dolduracak performanslara en fazla imza atmış adamdır büyük ihtimalle. Ama tüm bunlara rağmen, turnuvada ciddi biçimde madalya hedefleyen bir takımın maç topunu ve dolayısıyla kaderini Popovic üzerinden oynanacak bir oyuna teslim etmesi kulağa çok hoş gelmiyor. En azından birincil plan bu olmamalı.
Akla gelen son isimse Hırvat basketbolunun önemli yeteneklerinden biri olmaya namzet Roko-Leni Ukic. Ankara'da sayı ve asist krallıklarının yanında, MVP ödülünü de evine götüren Ukic konusundaki tek çekince şu ki kariyerinin henüz başında o noktaya geldiğini söylemek kolay değil. Böyle bir misyon yüklemek belki biraz da haksızlık hatta. Ukic'ten maç içinde topa hükmetmesini ve o öldürücü penetrelerini yapmasını istersiniz, en büyük hücum silahınız bu olabilir fakat o el yakan toplarda tam anlamıyla güven vermez size. Lottomatica Roma günlerinde de, öncesinde Barcelona günlerinde de yoğun beklentiler altında ezildiğini gözlemlediğimiz, mental açıdan pek de kuvvetli sayılamayacak bir adam Ukic. Tabii kariyeri ilerledikçe, NBA'de güvenilir bir rotasyon oyuncusuna dönüştükçe bu zaafını ortadan kaldırabilir kolaylıkla. Fakat henüz erken gibi sanki...
Yine sonunu getiremeden madalyayı teğet geçmek istemiyorlarsa bu tanımı yapabilmeliler. Davor Kus, Nikola Vujcic ve özlenen Nikola Prkacin gibi marka haline gelmiş isimlerin yanında Marin Rozic, Marko Banic, Mario Stojic, Kresimir Loncar ve Sandro Nicevic gibi paket olarak her maç belli bir katkı alınan bir oyuncu grubuna sahipler. Bu turnuvanın en komple takımlarından birini oluşturuyor söz konusu oyuncu grubu Repesa'nın sistemi altında. Bu turnuvada kritik anları daha iyi oynayabilirlerse, Mario Kasun da psikopata bağlamadan takıma yararlı olabilirse ciddi madalya adayı olarak ön plana çıkmalarını bekliyorum ilerleyen günlerde.
İSRAİL
Bizimle yaptıkları maçın bir kısmına denk gelebildim İsrail'in, onda da çok fazla İsrail takımına konsantre olamamıştım. İsrail, Makedonya'nın aksine bu turnuvalarda bir geleneği olan ve genellikle de klasmanda 9-12 arasında kendine yer bulan bir ülke... Burada da Makedonya karşısındaki en büyük avantajları bu olacaktır.

Kadro yıllardır bildiğiniz gibi, başlarında da büyük tecrübe Zvi Sherf var ki benim çok beğendiğim coachlardan biridir de... Meir Tapiro hakkında bir haber okumuştum, basketbolu mu yoksa sadece milli takımı mı bıraktı hatırlamıyorum; ama üzüldüm bu habere. Tabii erken bir veda sayılmazdı da yaşlandığını hatırlatıyor insana... Neyse fazla nostaljiye gerek yok şu aşamada, devam edelim. Tal Burstein kariyerinin en olgun çağında belki de. Maccabi Tel Aviv'in bayrak adamı Burstein, geçtiğimiz sezon takım içinde de eskiye nazaran daha büyük bir role soyundu. Milli takımda alışık olmadığı bir durum değil bu öte yandan. En büyük yardımcıları Yotam Halperin, Lior Eliyahu ve 88 jenerasyonunun Avrupa'daki en büyük yeteneklerinden Omri Casspi olacak... Casspi için çok önemli bir turnuva Sacramento Kings tarafından seçildiği yazın üzerine.
Pota altında Ido Kozikaro veya Yaniv Green'i göreceğiz C pozisyonunda. Bu iki oyuncunun da takımın forvetlerinden kısa olması ilginç. Halperin-Burstein-Casspi-Eliyahu dörtlüsünden sonra o bölgenin yeteri kadar iyi olmadığı ortada. Fakat her ikisi de bu seviyenin kaşarı diyebiliriz tabir yerindeyse. Green'in Avrupa şampiyonalarında çok iyi performanslarını hatırlıyoruz, son turnuvanın rebound lideri olmuştu hatta. Kozikaro da potaya gitmesini bilen yararlı bir adam. Bu 6 kişilik temel rotasyona Raviv Limonad ve Guy Pnini gibi isimlerden de maçtan maça katkılar gelecektir. Özellikle Maccabi çıkışlı olan Pnini'nin, 2008 sezonunda yetiştiği kulübe karşı oynadığı dominant basketbolu ve neticesinde Maccabi tarafından transfer edilişini biliyoruz. Son iki sezonu çok olumlu geçirdiğini belirtmek lazım.
Casspi'nin en azından 1 maça damga vurmasını bekliyorum bu grupta. O büyük performansın hangi maça denk geleceği önemli, Makedonya'yı Casspi'ye ihtiyaç duymadan da yenebilirler zira. Şu anda Makedonya'nın Jeremiah Massey ile birlikte aldığı görüntü ve hazırlık maçlarındaki form durumu onları geri plana itmiş gibi gözüküyor. Fakat İsrail hafife alınmaması gereken bir takımdır, bu turnuvada da bunu gösterebilirler bir kez daha.
Düzeltme: Casspi kariyeri doğrultusunda bu yazını NBA için kendini geliştirme çalışmalarına ayırmış. Bu konuda Türkiye'de de Ersan İlyasova odaklı çok fazla tartışma yaşanmıştı hatırlarsanız... Ben bu kararın anlaşılır olduğunu ve uzun vadede yine aynı milli takıma kazanç olarak döneceğini düşünenlerdendim Ersan mevzuunda da. Burada da o kanaati taşıyorum. Fakat bu, Casspi'nin bu seçimiyle İsrail için her şeyin daha da zorlaştığı ve muhtemel bir dördüncülüğün onları beklediği gerçeğini de gölgelemiyor. Gözden kaçırmışız, hatırlatan eski silah arkadaşım Çağlar Torun'a teşekkürler.
YUNANİSTAN
Son yıllarda Yunanistan Milli Takımı'nı büyük organizasyonların baş aktörlerinden biri yapan neydi? Basketbolda sert savunmadan beslenen bir Yunan ekolünden bahsedebiliyoruz hepimiz. Yıllardır büyük bütçelerle önemli kadrolar kuran Panathinaikos ve Olympiakos'un sürüklediği kaliteli bir ulusal ligin varlığından da söz edebiliriz pek tabii. Fakat ulusal takımı 2005 yılında Avrupa şampiyonluğu ile kucaklaşan, 2006 yılında ABD'yi safdışı bırakarak finale yürüyen takım haline getiren yapıda üç ismin temel parçacıkları oluşturduğunu söylemek yanlış olmayacaktır: Panagiotis Giannakis, Dimitris Diamantidis, Theodoros Papaloukas.

Öncelikle yukarıdaki üç ismin de bu turnuvada olmadığını bilmek gerekiyor bu turnuvada Yunanistan'ın şansının ne düzeyde olduğu hakkında çıkarımlar yapmadan önce. Yeni coach Jonas Kazlauskas da Avrupa basketbolunu takip eden bünyelerin büyük saygı duyduğu bir isim, kariyeri de şüpheye çok fazla imkan bırakmıyor. Fakat Yunanistan'da Giannakis'in kredisine sahip olduğunu söylemek yanlış olacaktır. Daha önce 2004-2006 yılları arasında Olympiakos'u da çalıştırmıştı, fakat kulübün o dönemde en şaşaalı yıllarını yaşadığını söyleyemeyeceğiz. Litvanyalı da her ne kadar elindeki malzemenin çok da iyi olmadığı kabul edilse de, eleştirilerden nasibini almıştı Yunan basınında. Kadroda Diamantidis-Papaloukas gibi Yunan milli takımının sembolü haline gelmiş iki oyuncunun yokluğu ilk göze çarpan eksiklik. Fakat Sırbistan'da Avrupa şampiyonluğuna ulaşan takımın kadrosuyla sadece 4 ortak isim taşıyor mevcut kadro. (Bu isimler Kaptan Antonios Fotsis, Vasileios Spanoulis, Nikolaos Zisis, Ioannis Bourousis.) O başarının üzerinden sadece 4 yıl geçmesine rağmen böyle büyük çapta bir kadro dönüşümü ile karşı karşıyayız. Diamantidis-Papaloukas ikilisinin ileriki turnuvalarda takıma tekrar katılmaları mümkün görünse de, burada bir jenerasyonun yerini yavaş yavaş diğerine bıraktığını gözlemlemek zor değil.
Bu dönüşümü çok da kötü gerçekleştirdiğini söyleyemeyiz Yunanistan'ın. En azından oyuncu bazında. Giden oyuncuların ülke basketbolunun içerisinden ikame edilebildiğini görüyoruz. Örneğin Demos Dikoudis, Kostas Tsartsaris gibi önemli Yunan uzunlarının eksikliği Kosta Koufos ve Andreas Glyniadakis gibi yetişmekte olan gençlerin varlığında çok büyük bir sorun teşkil etmiyor Yunan basketbolu için. Fragiskos Alvertis ve Nikolaos Chatzivrettas'ı görmeye alışık olduğumuz pozisyonda yine aynı seviyeleri kolaylıkla zorlayabilecek iki potansiyel Giorgos Printezis ve Stratos Perperoglou'yu görünce yadırgamıyoruz pek fazla. Özellikle Printezis'in bu turnuvada öncekilere oranla daha fazla sorumluluk alabileceğini ve kademe atlayacağını düşünmekteyim. Oyun kurucu bölgesinde Diamantidis ve Papaloukas'ın eksikliğine rağmen turnuvanın en sağlam ikililerinden biri halen Yunanlar'ın elinde. Spanoulis bu turnuvada daha fazla sahada kalıp, takım organizasyonunda tek başına işleri yürütecek ilk defa. Bunun genel anlamda olumlu yansıyacağını düşünüyorum bireysel katkısına. Zira özellikle son turnuvalarda bu üçlünün dakikalarını ayarlarken herkesi mutlu etmesi pek mümkün olmuyordu Giannakis'in. Bu eksiklikler Kazlauskas'a bu yönde bir avantaj sağladı en azından... Diğer isimse beklentilerin çok üst düzeyde olduğu Nick Calathes, yahut Yunan pasaportundaki adıyla Nikos Kalathis. Tıpkı Koufos gibi, o da liseyi ve üniversiteyi ABD'de okumuş bir Yunan. Kendisi hakkında şuraya bir şeyler karalamıştım, bir NBA kariyeri vadeden isimlerden kolejde yaptıklarıyla. Bu sezonu Panathinaikos'ta geçirecek ve Atina'daki PAO taraftarları gibi tüm ülkenin gözü onun üzerinde olacak. Bu yaşta altından kalkılması kolay bir iş değil bu beklentilerin hakkını verebilmek. Yine de Calathes-Koufos ikilisinin işin içine girebilmesi Yunanistan için önemli.
Eksiklere rağmen bu kadronun 2 maç alarak ikinciliğe kolayca uzanabilmesi gerekir kağıt üzerinde. Fakat Yunanistan'da yeni takımı eleştirmek için pusuda bekleyen bir basketbol uleması olduğunu tahmin ediyorum, bu konuda bize fazlasıyla benziyorlar. Bu yüzden grup aşamasındaki kötü bir sonuç (Makedonya veya İsrail karşısında alınan bir ekstra mağlubiyet) ikinci gruplarda işleri bayağı zorlaştıracaktır Yunanistan adına...
Bir de... Big Sofo is back in town!
Nekst: B Grubu
Cem Pekdoğru, 2009
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder