Ekim 23, 2010

Season Preview Magazine 2010-11: Chicago Bulls


CHICAGO BULLS
CEM PEKDOĞRU

İki sezon önce karşılarına şampiyon unvanıyla gelen Boston’a karşı seriyi yedinci maça kadar götürerek saygı kazanan Chicago, o takımın çekirdeğini korumasına rağmen çok zor durumlara düştüğü bir sezonu geride bıraktı. Sezon ortasında yaz planları dahilinde yaptıkları cap boşaltma hamlelerine rağmen, seribaşı Cleveland’a karşı yine beklentilerin üstünde bir performans sergilediler belki. Fakat 2009-10 sezonu Bulls taraftarı için en çok 35 sayılık avantajı koruyamayarak kaybettikleri Sacramento maçı ile hatırlanacak. Yeni sezona girerkense Carlos Boozer ile eksikliğini hissettikleri ‘iç tehdit’ pozisyonunu doldurmuş, All-Star potansiyelli üç oyuncusunun etrafını güzel parçalarla süslemiş gözüküyorlar. Belki bunlardan da önemli gelişmeyse, artık kenarda takıma ve süperyıldız Derrick Rose’a gerçek anlamda bir şeyler katabilecek bir beynin var olması...


1- Offseason Notu: 7.5/10
Notlandırma olayıyla aram pek iyi değildir, ama kağıda şöyle bir göz gezdirerek başlayalım. Joakim Noah gibi bir enerji manyağından pota altında skor tehdidi dışında her şeyi fazlasıyla alan bir takım için FA piyasasında gidilmesi gereken belki de ilk oyuncu Carlos Boozer’dı. Elbette LeBron-Wade ikilisi için bazı adımlar atıldı, özellikle Dwyane Wade’i memleketine geri getirecek senaryoların olabildiğince zorlandığını öğrendik okuduklarımızdan. Fakat bu isimler tahtadan silindikten sonra en doğru adrese gittiler bana kalırsa. Amar’e-Bosh ikilisine oranla Chicago’daki ihtiyaçlara daha fazla cevabı cebinde taşıyor Boozer. Burada onu Deron Williams gibi tamamlayabilecek bir guardın eksikliğinde, sakatlık dönüşü de tam kapasite ile kullanılamayacağını öngörebiliriz. Fakat zamanla Derrick Rose’un oyun kurucu meziyetlerini geliştirmesiyle, iyi bir pick-and-roll kaynağı oluşacaktır. Belki burada cümleyi büyük bir IF ile kuruyoruz ama Chicago’nun kuracağı orta ve uzun erimdeki her hayal, Rose’un arzulanan gelişimi göstereceği varsayımına dayanıyor haliyle.

Kirk Hinrich’in yokluğu mutlaka hissedilecektir ve aynı anda iyi savunmacı ve -geçen sene düşüş gösterse de- iyi dış şutör olan bir elemanın Tom Thibodeau’nun sisteminde yarar sağlayacağını tahmin etmek güç değil. Fakat bu acayip yazda yapılan çılgınlıklardan en masumu belki Chicago’nun bu yaptığı. Buradan puan kırmıyoruz o yüzden. Beni asıl rahatsız edense, Captain Kirk’ten vazgeçerken 2 numaradaki mevcut zayıflığın tam anlamıyla giderilememiş olması. Kyle Korver NBA’deki önemli spesiyalistlerden biri kuşkusuz, fakat özellikle sakatlık sonrası ayak çabukluğu Koç Thibs için endişe verici olsa gerek. Diğer bir ekleme Ronnie Brewer ise geçen sene önce Wesley Matthews için vazgeçilebilen bir oyuncu haline geldi, daha sonra sakatlık problemlerinin de etkisiyle Memphis’te de bir ışık gösteremeden sezonu noktaladı. Muhtemelen üç yıl ve 12.5 milyonluk kontratından sonra “Bu fiyata bu kalite, HES doğrusu” dediler ve kaçırılamayacak bir fırsat olarak gördüler. “Bence yanlış yaptılar.” Karşısında Rose-Brewer-Deng üçlüsünü gören kafası yerinde bir NBA dış oyuncusu olsam, refleks olarak iki adım geri atıp ‘bok atar’ savunmasına geçerdim herhalde. “Kimi alacaklardı arkadaşım” diyorsunuz şu anda ekran başında, evet. Bence doğru isim J.J. Redick idi. Zaten teklif verdiklerinin ve bu tekliflerinin Orlando tarafından karşılandığının farkındayım. (Ve gidiş yolundan puan vereceğim.) Fakat bu teklifte biraz daha eli açık olmaları halinde, kendileri için ideal 2 numara olacaktı geri dönüşü. Öyle ki artık çok özür dileyerek “poor man’s Redick” olarak niteleyebildiğim Keith Bogans, savunma ve dış şut konusunda bariz defolar barındırmaması sebebiyle bugün kadroda bu iş için en uygun aday gibi geliyor benim gözüme.

Bunun yanında C.J. Watson, Ömer Aşık ve Kurt Thomas hamleleri de gayet akılcıydı. Brian Scalabrine’nin de daha ilk günden bir Kemal Aslan performansıyla kampın neşe kaynağı olduğu ajanslara düştü. Ondan beklenen de bu...

Koç pozisyonunda yaşanan upgrade ile birlikte 7.5 adil bir not olacaktır.

2- Sizce takımın en güçlü yönü nedir?
Savunma potansiyeli. Bu potansiyelin geçen seneki kadroda da üst düzeyde olduğunu söyleyebilirim, ancak genelde açığa çıkmak için bir tetikleyiciye ihtiyaç duyar. Thibodeau da bu iş için üç aday sayılacak olsa, son yıllardaki repütasyonuyla muhtemelen buraya adını yazdırırdı. Birçok alanda olduğu gibi bu gelişimde de ilk adımı atması gereken Rose. 47 kromozomlu NBA oyuncularından olan Rose’un, üstün fiziğini bir savunma silahına dönüşeceği yolda kendisine hizmet edecek şekilde kullanmasının tam zamanı. Zaten halihazırda bu potansiyeli gerçeklediği için 55 milyonluk bir kontrata imza atmış bir Noah, uzun kollarıyla geçen sene rakip uzunlara karşı iyi iş çıkarmış bir Taj Gibson ve Luol Deng, Bogans, Brewer, Ömer gibi bu alanda standart üstü katkı veren oyunculara sahipler.

3- Sizce takımın en zayıf noktası nedir?
İlk soruda da değinmiş olduğum gibi, bu takımı en çok zorlayacak şey hücumda iç-dış dengesini sağlamak olacak gibi gözüküyor. Rose birkaç yerde, yazın her gün 34560 şut attığını ve yeni sezona bomba gibi gireceğini açıklamıştı fakat İstanbul’daki şut performansıyla maskesi düştü. Gerçi dış şutunu yeni yeni oturtmaya çalışan bir oyuncu için, farklı bir üçlük mesafesine adapte olmak görünenden daha sancılı olabilir, anlayışla karşılamak lazım. Fakat geçen sene ligin en kötü üçüncü yüzdesiyle üç sayı atan ve şutlarının yalnızca yüzde 15.6’lık bölümü çizginin gerisinden gelen (Memphis’ten sonra bu alanda da sondan ikinci) takımı ayağa kaldıracak bir silkinme yaşamadığını sezon öncesi maçlarında da görüyoruz. Geçen sene takım için en büyük üçlük membaı anlamına gelen Hinrich, John Salmons ve Brad Miller kaybedilmişken, sahada ne kadar yer alacağı belirsiz olan Korver-Bogans ikilisi rakip savunmalara yeterli dış tehdidi yaratamayacaktır. Bunun da kapanan savunmalar, azalan iç-dış bağlantısı ve zor bulunan pick-and-roll fırsatları anlamına geleceğini basketbolu Cem Çağal kasetlerinden öğrenmiş olanlarınız dahi bir çırpıda anladı zaten.

4- Takımda kilit oyuncu kim?
Sayfalara sığmam, taşarım. Bu soruyu biraz kısa geçelim... Vinny Del Negro’nun yol açtığı ‘a priori’ hücumlardan kendisini sıyıracak Deng, kariyerinin zirve yılı olan 06-07 formuna geri dönüş yapabilir. Gerçi 2007 model Deng, sezon boyunca sadece 7 üçlük denemesinde bulunabilmiş bir adamdı ve bu durum mevcut kadro yapısında sıkıntılar yaratabilir. Fakat VDN’in tamamen ‘drive-and-kick’ üzerine kurduğu ve Deng’i de nokta şutör olarak tanımladığı hücumlara nazaran, daha komplike ve Deng’in mutluluğuna hizmet edecek şeylerin masaya geleceği kesin. Dışarıdan Deng’in buna cevap vermeye niyetli olduğunu görüyoruz, sezon içinde de her şey yolunda giderse takım için büyük bir rahatlama anlamına gelecektir bu ekstra katkı.

5- Nereye gider bu takım?
Bundan 7-8 sene evvel TRT ekranlarında yayınlanan ve o günlerde cuma geceleri yapacak daha iyi bir işi bulunmayan bendenizi koltuğa kilitleyen bir dizi vardı. Şehzade, Çekirge, Dede, Kovboy falan, bakın hala aklımda. Dizinin adı “Koçum Benim”di birçoğunuzun hatırladığı üzere, bahse konu ‘koç’ da Tarık Akan olmaktaydı. Dizinin benim için kült sahnelerinden biri şöyle gelişiyordu: Maçın bitimine takriben 10 saniye kala bizim takım bir basket yer, suratlar asılır ve mola gelir. Takım 1 sayı geridedir. Koçum Benim Şehzade’yi yanına çağırır, bir şeyler anlatır, o sırada biz dizinin müziğini dinliyoruzdur. Moladan dönülür, top oyuna sokulur ve Akan’ın ağzından o müthiş replikler çıkar: “Hücum edin, hücum edin!”

Geçen sene son topa kalan birkaç Chicago maçına denk geldim ve Del Negro ile Rose baş başa verdiğinde hep bu sahneyi hatırladım. Salt bu sene gerçekten yönetilebilecekleri için Chicago’nun hanesine fazladan 5-10 galibiyet koymak gerekir. Ben 50 galibiyeti geçip saha avantajına yelken açmalarının, çok ütopik bir hedef olduğunu düşünmüyorum. Fakat Boozer’ın sakatlık zamanlaması işleri biraz zora sokabilir. Zira şehre gelen sirk nedeniyle sezon başında uzunca bir deplasman serisi var. Muhtemelen Noah-Ömer ikilisiyle oynanacak bu dönemin ne kadar hasarla kapatılacağı, Merkez birinciliği noktasında Chicago adına belirleyici olabilir. Tabii Jerry Sloan altında geçen yıllarının ardından Boozer’ın, geri dönüşünde yeni sisteme adapte olmasının da biraz zaman almasını bekleyebiliriz.

Muhtemelen Chicago’daki herkes bu sezonu çok büyük başarıların elde edileceği sezon olarak değil de, o sezona giden yolda ışıkların gösterileceği sezon olarak algılama eğilimindedir. Biz de öyleyiz ve bugün yatağın iyimser tarafından kalkmış olmama rağmen, bu takım için konferans yarı finali oynamanın her türlü beklentiyi fazlasıyla karşılaması gerektiğini söylemeliyim. Süper güçlerden Boston ve Lakers’ın birkaç adım geri atacağı orta vadedeyse, bu takımının tavanının Miami ve Orlando kadar olduğunu söylemek güç. Fakat şampiyonluk muhabbetlerinde hak iddia edecekleri günlerden onları ancak, Boozer-Noah ikilisinin kabarık sakatlık geçmişleri alıkoyabilir.

Yazar Notu: Eskiden Cadde’de yapan yerler vardı, artık menülerde deep-dish pizza dikkatimi çekmiyor. Chicago insanı bu konuda daha geniş bilgi sahibidir, e-posta adresim aşağıda.

cempekdogru@gmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder