
Türkiye’de bile caddeler 40 gün öncesinden havalı ışıklandırmalarla süslenmeye başlıyorsa, bizden beklenen fazla sorgulamadan Christmas ruhuna ayak uydurmamız herhalde. Bunu yapalım ve NBA’deki genel menajerlerin yeni yılın ilk sabahında yastıklarının ucunda nasıl bir hediyeyle uyanmayı hayal edeceklerine dair kafa yoralım. İçlerinde hala büyümemiş çocuklar barındıran -en azından- birkaç yöneticinin varlığından haberdarız, o yüzden böyle hayaller kurduklarını düşünmemiz çok da naif olmasa gerek...
Atlantik
Boston Celtics
Büyük üçlünün geçen seneye oranla bacaklarına birer yılın daha yorgunluğunun bineceği bir sezonda, Kendrick Perkins’in uzun süreli sakatlığı yeni soru işaretlerine yol açarken hiç kimsenin böyle enerjik bir başlangıcı beklemediği kesin. Celtics yeni yıl kapıdayken, ligin açık ara en oturmuş takımı görüntüsünü verdi ve her şey iyi gidiyor. Güney sahilinde çok uç şeyler yaşanmazsa, Rajon Rondo’nun bu hızıyla onları finalden edebilecek tek şey sakatlık faktörü olabilirmiş gibi. Bu bağlamda en düşünceli hareket Danny Ainge’in evine yeni bir leprikon heykelciği göndermek. İrlanda kültüründe bu ayakkabıcı cinleri yakaladığınız takdirde, onları serbest bırakmanız için size üç dileğinizi gerçekleştirme sözü verirler. “Sağlıklı bir Pierce, sağlıklı bir Garnett, sağlıklı bir Allen mümkünse...”
New Jersey Nets
Mikhail Prokhorov’un takımı satın almasının ardından, Jason Kidd sonrası dönemde bürünülen kaybeden takım kimliğinden sıyrılmak için bu takımın bir süperyıldızdan da önce yeni bir eve ihtiyacı olduğu ortada. Şimdilik seyirci çekebilecek yıldızları değil ama seyirci çekebilecek yıldızların sevgililerini takıma katma konusunda yol kat eden Nets (bkz. Kris Humphries-Kim Kardashian, Sasha Vujacic-Maria Sharapova ve hatta Jay Z-Beyonce Knowles ilişkileri) Brooklyn’e taşınma işlemini de gerçekleştirirse birçok yıldız için daha cazip bir takım haline gelecektir. Hem spor dünyasında son dönemde patlak veren John Terry ve Tony Parker skandallarını da hesaba katarsak, yukarıda saydığımız isimler gerçekten heyecan verici olabilir. Burada biraz daha cömert davranıp, tüm takıma birer Brooklyn bileti hediye ediyorum. Yalnızca gidiş.
New York Knicks
Şu dönemde NBA’in asparagası en çok seven medyasında manşetleri Carmelo Anthony süslüyor, fakat sezon ilerledikçe işlerin rayına oturduğu takım için ideal eklemenin Melo olacağı hayli şüpheli. Donnie Walsh çıkan çatlak sesler arasında bir Mike D’Antoni takımı için doğru parçaları bir araya getirmeyi başardı. Yazın bunları söylerken, David Lee’yi yok pahasına bırakmayıp Turiaf-Randolph-Azubuike üçlüsünü takıma dahil etmesini de çok iyi bir hamle olarak değerlendirmiştim. O grupta beklediğim mental kararlılığı gösteremeyen Anthony Randolph’ün yarattığı hayal kırıklığına rağmen, 39. sıradan seçilen akil adam Landry Fields yıllarca anlatılacak yeni bir draft başarısı anlamına gelebilir. Hal böyleyken yazın NY medyası tarafından doğranan Walsh’a iki kişilik bir Mauritius tatili hediye ediyorum, yengeyle biraz stres atarlar.
Philadelphia 76ers
Sezon öncesi tahminlerimde son sıradan play-off adayı gösterdiğim takımda, Elton Brand’in yeni koçla birlikte gösterdiği canlılık emarelerine rağmen henüz o denli bir silkinme yaşanabilmiş değil. Ed Stefanski şu sıralar her gece yatmadan önce Tanrı’dan, Noel Baba’dan ya da Cübbeli Ahmet Hoca’dan takımın sözde franchise oyuncusu Andre Iguodala için bir talip diliyordur muhtemelen. Bir an önce kavuşurlar da Philly’de tribünler yeniden dolar, güneş yeniden açar umarım. Üzerinde bunların yazacağı bir tebrik kartından fazlası çıkmayacak bu sene de Sixers’a benden...
Toronto Raptors
Doğum günlerinde ya da bunun gibi özel günlerde kitap hediye edenler, hep en sıkıcı arkadaşlar olmuştur. (Yahu bir de elinde “Olasılıksız” ile çıkagelenler oluyor. “Abi çok güzel bir kitap, bana da bir arkadaşım önermişti” falan...) NBA’de pastadan büyükçe bir dilim alması hiçbir zaman mümkün gözükmeyen bir takımı yönetiyor Bryan Colangelo, çok kolay bir iş değil. Son yıllardaki tartışmaya açık hamlelerine rağmen, babasına hürmeten onu rahat bırakıp kenar yönetime geçelim. 2010 yılına girerken Toronto’da takımın savunma yoksunu görüntüsünün Jose Calderon, Andrea Bargnani, Hidayet Türkoğlu ve hatta Chris Bosh gibi oyunculardan kaynaklandığını söyleyenler göze çarpıyordu. Bugün Hidayet ve Bosh artık Kanada’dan çok uzakta, Calderon sezona yedekte başladı ve artık takımın birincil planlarına dahil değil. Bargs ise bu noktaya gelmesi fazla uzun zaman alsa da en azından ribaund çekmeyi öğrendi. Ama takım hala maç başına 2346 sayı yemeye devam ediyorsa, Toronto’nun çocuğu Jay Triano da bazı eleştirilerin adresi olmalı. Çok yoğun bir düşüncenin sonucu değildi ama kendisine hediyem Turan Oflazoğlu’nun oyunu “Sokrates Savunuyor” olacak. “Hocam Sokrates hala savunuyor, senin takımının bu hali ne” yazacak iliştirdiğim kartın üzerinde. Zahmet edip okursa yararlı sözler var içeride: “Halkını karanlıktan çıkarmaya çalışmayanı, daha koyu karanlıklar boğar sonunda.”
Merkez
Chicago Bulls
Derrick Rose sezona yazın emin olamadığımız o gelişimi gösterdiğini bağırırcasına başladı. Orta mesafe şutu artık daha güvenilir, dışarıdan da neredeyse iyi bir şutöre dönüşmüş durumda. Bunun yanında “Maç sonunda kimin eline bakmayı tercih ederdiniz” sorusu için popüler bir cevap olacakmış gibi gözüküyor Rose. Gülün dikeni kontenjanından hala savunmada limitlerini zorlamasını sağlayacak bir efor göstermediğini ekleyebiliriz, fakat her şey güzel. Joakim Noah -sağlıklı olduğunda- ligin en iyi uzun savunmacılarından biri olduğunu ispat ederken, Carlos Boozer bile -henüz kontratının ilk senesinde olmasına rağmen- bir sakatlıktan beklenenden erken dönerek kişisel tarihinde bir ilke imza attı. Luol Deng güzel, Boğaz güzel, rakı güzel, ben var yine gelmek. Geldiğimde görmek istediğim tek şey 2 numara pozisyonundaki gelişme olurdu. Ronnie Brewer neredeyse tüm sayılarını smaç ya da turnikeler üzerinden bulan bir adama dönüştü, Kyle Korver ise bir Tom Thibodeau takımı için kabus seviyesinde bir ayak çabukluğuna sahip. Anahtar teslim çalışmıyoruz, onların da dilek listelerinin en tepesine “Keith Bogans’tan daha yakışıklı bir 2 numara” yazıp iyi şeyler umalım.
Cleveland Cavaliers
Harvard Üniversitesi’nin konuya ilişkin araştırmalarına çok hakim değilim, fakat ayrılık sonrası sendromu için en güzel yöntem çikolata sanırım. Endorfin salgılanmasını hızlandırdığı falan söylenir. Aslında Cleveland ahalisi şu sıralar LeBron James’i ‘tüm kötülüklerin vücut bulmuş hali’ olarak lanse etmekte ve onu dalgaya almaktan hala zevk alıyor gibi gözüküyorlar. Tecrübeyle desteklenen klinik görüşümü merak ederseniz, şu anda Ohio için de normal kronoloji seyrediyor. Askerlik günlerinin bitmesini iple çektiğimiz Sedat Koç’un benzetmesiydi yanılmıyorsam: Kız arkadaşınızın sizi terk ettiğini ulusal kanala çıkıp canlı yayında açıkladığını hayal edin. İlk reaksiyonunuz çok büyük bir hayal kırıklığı olsa da, dışavurduğunuz şey katıksız bir öfkeden ibarettir. Cavaliers taraftarı da şu anda o öfkeden besleniyor, fakat en büyük skor ümidi Mo Williams olan bu takımı izledikleri her gün öfke yerini o asli duyguya -yani hayal kırıklığına- bırakacaktır kademe kademe. Sonra sarhoşken aranılacak ilk numara da The Chosen One olacaktır. Bu süreci yumuşatmak için çikolata güzel bir yardımcı, size benden kocaman bir çikolata şelalesi.
Detroit Pistons
Bunu geçebiliyor muyuz? Hayır, cidden. Noel Baba olsa, eminim o da aynı şeyi yapar ve Joe Dumars’ın kulağına şöyle fısıldardı: “Çok kötü bir çocuk oldun Joe, sana bu yıl hediye yok.” 2004 yılındaki o efsanevi beşin üç önemli parçası hala bu takımın kadrosunda. Bunların yanına geçen sene transferleri ‘imza şov’ olarak sunulan Gordon-Villanueva ikilisini, uğruna Chauncey Billups’ın feda edildiği -Detroit basketbolunun gelecekteki yüzü- Rodney Stuckey’yi de ekleyin. Zamanında bu ligin çehresini değiştirmesi umulan Tracy McGrady de var elbette. Karşınıza 24 galibiyet alması şüpheli, takım kimyası açısından ligin gördüğü en sorunlu ikinci takım olabilecek bir paket çıkıyor. (Portland Jail Blazers tecrübesi hala unutulacak gibi değil.) Dean Smith tedrisatından çıkma son NBA koçu John Kuester’ın bir fark yaratmasını beklemek de fazlasıyla iyimser. Hala hediye istiyor musun?
Indiana Pacers
Birinci isim olduğu bir takımı en yukarıya çıkarabileceğinden emin olmadığım Danny Granger, potansiyelini gerçekleştiremeyecek uzunlardan biri olacağını öngördüğüm Roy Hibbert ve bu takım için fazla eski kafalı bulduğum Jim O’Brien ile başladıkları sezonda, tüm bu endişelerimi haksız çıkarabilecek bazı performanslar gösterdiler. Bu yolun sonunun gül bahçeleri olacağını iddia etmek için henüz çok erken, fakat Indianapolis seyircisinin ümitlenmek için artık daha çok sebebi var. Granger’dan beri -Hibbert’ı da bu gelişimi sonrası bir istisna kabul etmeliyim- hep kötü draft seçimleriyle dikkatimi çekmiş Indiana’da bu sene de o alanda gidişat kötü. Paul George sınıfının Damion James ile birlikte en dağınık adamı. “Born Ready” lakabıyla çocuk yaşta ünlenen Brooklyn efsanesi Lance Stephenson’ı kız arkadaşını merdivenlerden itip hastanelik ettikten sonra takip etmeyi kestim. Diğer seçim de Magnum Rolle zaten. Oyuncuyu izleyenlerin çok önceden uyardığı ölçüde bir hayal kırıklığı olma yolunda emin adımlarla ilerleyen bir Tyler Hansbrough da var. Türkiye’deki Pacers taraftarları içinde bile kolej basketbolunun ciğerini bilen arkadaşlar var, Larry Bird’e bu gençlerin özgeçmişini bırakıyorum.
Milwaukee Bucks
John Hammond’dan çok fazla bahsetmeyeceğim. Yazın yaptığı alışveriş sonrasında değerli parçalar alsa da bu hamlelerin, harcadığı paranın karşılığını vermeyeceği birçok yerde dillendirildi, ben de buna inanıyordum. Zaman da bu insanları haksız çıkarmışa benzemiyor. Geçen sene üst düzeydeki takım kimyasından artık pek bahsedemiyoruz. Corey Maggette, John Salmons, Carlos Delfino, Drew Gooden ve Brandon Jennings gibi sürekli kendi skorunun hesabını tutan oyuncularla takım bütünlüğünü korumanın ve bir yerlere gitmenin hiç kolay olmadığının defaatle deneyimlendiği bir ligde imkansızı deniyorlar. Sihrimi konuşturup Ersan İlyasova’ya uzaklarda yeni bir başlangıç şansı verebilecek bir takas ayarlardım hemen. Takımda özel hayranı olduğum bir diğer ismi, maskot Bongo’yu da pas geçmezdim.
Güneydoğu
Atlanta Hawks
Yeni yılda ne istiyor olabilirler? Orta düzeyde bir takımdan orta düzey beklentiler duyan, fakat bunu yaparken bazı oyunculara gereğinden fazla maaş bağlayarak takımı eksik olduğu alanlarda geliştirme fırsatını tepen bir yönetimden bahsediyoruz. Böyle bir takıma en uygun hediyeler yeni bir kazak, parfüm, çerçeve ya da ne bileyim Noel ruhuna uygun kırmızı bir iç çamaşırı falan olabilir. Umarım saat gece yarısını vurduğunda hayallerindeki orta düzey kızla öpüşüyor olurlar. Bakın, kırmızı çizginin çok ötesinde konuşuyorum.
Charlotte Bobcats
Kariyeri boyunca tartışılan yöntemlerine rağmen kısıtlı kadrolardan üst seviyede verim almayı beceren, kimilerine göre efsane statüsüne çoktan ulaşmış bir koç Larry Brown. Fakat Brown’ın devraldığı takımların gelişimini mercek altına alırsanız, bu beklentiler üstü derecelerin yalnızca yalancı başarılar olarak kaldığı örneklerin sayısı da az değildir. İşte bu örneklerde Brown şehri terk ettiğinde arkasında bıraktığı görüntü tamamen bir enkazdır. Bunu tetikleyen başlıca etkenler, bütçe kullanımı konusunda verdiği yanlış tavsiyeler ve yatırım yapmayı seçtiği oyuncuların tepetaklak giden kariyerleridir. Buradaki macerasının sonunun da bu olacağına dair endişelerim var, North Carolina ahalisi güzel günleri getirecek kişiyi kenarda ararken gözlerini biraz kaydırıp gerçek efsaneyi görmeliler. Oyunculuk sonrası kariyeri bugüne dek bir başarısızlık abidesinden ibaret olsa da, Michael Jordan evi olarak gördüğü şehrin takımıyla birlikte kazanmak için her şeyi yapacaktır. Bu üst düzey rekabetçi ruhu tanımak isteyenlere yol gösterecek kitap, aynı zamanda yılbaşı hediyem de: “For the Love of the Game”.
Miami Heat
Yeni toplanan ve çevresinde gereğinden büyük bir beklenti bulutu yaratılmış bir ekip için en zor dönemde, ters fikstürün de etkisiyle alınan birkaç mağlubiyet sonrasında sabırsız bir kesim Erik Spoelstra’ya gün biçmeye başlamıştı bile. Pat Riley’nin sezon sonuna kadar benche ineceğinden şüphe etmeyenlerin aksine, ben Filipin orijinli koçun yakın bir gelecekte görevden ayrılmayacağını düşünüyorum. Belki şu anda bocalıyor olabilir ve takım üzerinde beklediğim ölçüde deneysel hareket etmediğini de hayal kırıklığıyla gözlemliyorum. Fakat hem Riley’nin emeklilik yaşantısını bırakıp, hiçbir şekilde tatmin edemeyeceği beklentilerin altına girmeye yeltenmesi bu kadar zeki bir adam için fazla aptalca olur. Hem de takımdaki alfa karakter Dwyane Wade’in desteğini kaybetmiş gözükse de Spoelstra, CAA başta olmak üzere birçok güç merkezi için bir proje. Bence takımın bundan, bir oyun kurucudan ya da bir uzundan çok ihtiyaç duyduğu şey James-Wade ikilisinin bu zor birlikteliklerinin başarısı için kafa yorması. Belki Udonis Haslem ve Mike Miller’ın iyi dönmesi de önem sırasında bunu takip eder. Uygun gördüğüm hediye -sportif ya da değil- herhangi bir takımın parçası olan herkesin izlemesi gereken kült bir film: “Remember the Titans”. Öyle patlamış mısır eşliğinde izlenebilecek bir film değil, İç Savaş’ın hatıralarının canlı olduğu ormandaki sahneyi kaldırabilirlerse birçok şeyi başarabileceklerine delalettir.
Orlando Magic
Yazıyı Otis Smith büyük çaplı Noel alışverişine çıkmadan önce kafamda tasarlarken, şöyle bir hediyede karar kılmıştım: “Bugünlerde Noel ruhunu bozan tek şey Rashard Lewis’in dönüştüğü şey. Takımın en çok ücret alan oyuncusu olduğu gerçeğini (bu sene için 19.6 milyon dolar) bir kenara koyalım, şu anda sahada kalmayı Brandon Bass kadar bile hak etmiyor. Hatta Derrick Coleman’ı yüz nakliyle Shard’a benzetip, onu oynatsalar bundan kötü olamaz. Elbette bunu “Face/Off” seviyesinde bir tıbbi bilgiyle başarabilmek kolay değil, orada da imdada ben yetişiyorum.” Buna gerek kalmadı ve yapılan takasla Lewis başkentin yolunu tuttu. Birçokları takıma geri kazandırılan Hidayet Türkoğlu ve Jason Richardson’ın önemli artılar katacağında fikir birliğine varmış durumda, fakat diğer takas için yaygın kanaat Smith’in aceleci davrandığı yönünde. Zira Magic temelde NBA’in en kötü ikinci kontratından kurtulurken, karşılığında ligin en kötü kontratıyla birlikte Gilbert Arenas’ı aldı. Kimse Arenas’tan sakatlıklar öncesi günlerine dönmesini beklemiyor, fakat bu kumarın tutması için herkes onun rolüyle barışık bir veterana dönüşmesini dilemeli.
Washington Wizards
Gilbert Arenas’a sakatlık süreci henüz devam ederken verilen o akıllara zarar kontratı, nispeten daha kabul edilebilir bir başkasıyla değiştirdiler. Yani kulübün bacasından içeri giren bizden önce Otis Smith oldu ve takıma hediyesini verdi. Öte yandan takımın kurtuluşu olması beklenen yağız delikanlı, lige hızlı girişinin ardından sık sık maç kaçırmasıyla S.O.S. veriyor. Sezonun ilk ayı geride kaldığında sol bilek, sol ayak ve sağ diz sakatlıklarının her birinden maç kaçırarak oyununun en çok yönlü boyutunu gösteren John Wall için alternatif tıp yöntemlerine başvurmaları gerekiyor. Şöyle nefesi kuvvetli bir hoca önerebiliriz.

Kuzeybatı
Denver Nuggets
Carmelo Anthony’nin takasını isterken şımarık bir çocuğa dönüştüğü, Kenyon Martin’in yeni sözleşme alamamasına etik dışı bir tepki verip sakatlık sürecini kasten geciktirdiği bir ortamda Chauncey Billups gibi ‘winner’ bir karakter bile şalter indirdi. George Karl’ın sağlık durumu iyiye gidiyor ama aksine takımdan yayılan hastalıklı havayı hissetmemek mümkün değil. Bu durumda Ty Lawson ve Arron Afflalo gibi oyuncuların seviye atlaması ya da çaylak Gary Forbes’un geçen sene Joey Graham’den alınan katkının bir benzerini sağlaması iyi niyetli çabalar olarak kalıyor. “Remember the Titans” filminin bir kopyasını da onlara ulaştırmayı düşündüm önce, ama bunun da yeterli olmayacağı çok açık değil mi? Ben de olayın mesaj verme misyonundan çıkıp, güzel insan Chris Andersen’ın köpeğine Knox ismini verecek kadar sevdiği “Natural Born Killers” filminin Director’s Cut versiyonunu hediye edeyim. Ne kadar izlerseniz izleyin, yeteri kadar izlemiş sayılamayacağınız bir film nihayetinde.
Minnesota Timberwolves
Darko’ya özgürlük! David Kahn’ın pas yeteneğine yaptığı tarzda bir güzellemeye girişmeyeceğiz ama bir Lakers maçında Pau Gasol’ü oyunun her alanında sürklase ettikten sonra başlattığı yürüyüşü takdir etmek lazım. Biraz Sırp lobisiyle, bolca da Joe Dumars sosuyla tarihin en güçlü sınıflarının birinde ikinci sıradan seçilmesi onun suçu değildi. Hiçbir zaman çok iddialı olmamıştı, kimseye çok yetenekli olduğunu söylemiyordu. Hatta doğru dürüst İngilizce bile konuşamıyordu. NBA’in süslü dünyası için mutlak bir yabancının infazını izlediğimiz onca yılın ardından, sezona paslı bir giriş yapmış olmasına rağmen 10 sayı, 6 ribaund, 3 blok istatistiklerine uzanmış durumda. Ve sahiden de Kevin Love’ın yanında Al Jefferson’dan çok daha iyi duruyor. Hediyem bu, Darko’ya özgürlük!
Oklahoma City Thunder
Yılbaşı çekilişi için tam bilet veriyorum onlara. 2007 sınıfıyla ilgili yazımda da ölü sezonda kendilerini bekleyecek ikileme değindim. Jeff Green’le devam etmeleri, daha acil bir eksik gibi duran uzun hücum tehdidi açığını doldurmalarını imkansız kılacak gibi gözüküyor. Jerry Buss’ın her yıl gözünü kırpmadan 20-25 milyon dolar lüks vergisi ödediği bir ortamda, limitleri çok yukarıda olan kadrosunu korumakta zorlanan bir küçük pazar takımı görmek hoş değil. Belki büyük ikramiye bir başlangıç olur.
Portland Trail Blazers
Hepinizin dayanamayıp en azından bir kere yapmış olduğu espriyi yapacağım ben de. Tamamen benim finanse edeceğim bir İstanbul gezisinde tüm heyet önce Aya Sofya ve çevresini gezecek, sonra birer porsiyon köfte üzerine Tarihi Cağaloğlu Hamamı’na geçip tüm kötü enerjilerini göbek taşının üstünde bırakacaklar. Sağlık ekibiyle ilgili tüm iddialara rağmen, takımdaki sakatlık geçmişi dikkatle incelendiğinde bu iddiaların gerçeği yansıttığını söylemek haksızlık olur. (Örneğin Greg Oden’ın birbirini tetiklemesi mümkün gözükmeyen sakatlıkları üst üste geçirmesi.) Yani o alanda yapılacak bir iyileştirmeden ziyade, işaret ettiğim adres çok daha makul. Herkese de yüksek bütçeli Hollywood filmi, leprikon heykelciği falan hediye edilmez. Biraz toprağımızın adamı olalım...
Utah Jazz
Bu takımda da her şey çok güzel gidiyor. Deron Williams’ın zaman zaman MVP gibi oynadığı bir dönemi üst üste kazanarak geçirdiler. Bunu yaparken eşi benzeri görülmemiş bir geri dönüş serisi de yakaladılar. (Belki Euro 2008’deki Türkiye milli takımı rakip olabilir.) Maçları avans vererek kazanıyorlar, Jerry Sloan’un yıllardır değişmeyen sistemini benimsemiş ve kusursuz biçimde işleten bir oyuncu grubu mevcut, sakatlıklar konusunda da ilk kez bu sene şanslı bile sayılabilirler. Hazır progressive rock efsanesi Pain of Salvation ülkemizi ziyaret ediyorken, onlara da konser davetiyesi verelim. Kulise falan da girebilsinler hatta. Daniel Gildenlöw ile Andrei Kirilenko’yu aynı karede görmek paha biçilemez.
Pasifik
Golden State Warriors
Don Nelson’ın koçluk kariyerini noktalaması ve Chris Cohan’ın takımı yeni bir ortaklığa satmasıyla bir nefes alan Golden State sirki, Stephen Curry ve David Lee gibi yeni yüzlerle yükselmeyi ümit ediyor. Bunun daha yukarılar için yeterli bir yapılanma olup olmadığını zaman gösterecek. Nellie’nin teknik ekibinde -kulağa çok işlevsiz gelen- ‘defansif koordinatör’ göreviyle tanımlanmış yeni koç Keith Smart’ın görünürde savunma niyeti dışında takıma katabildiği pek bir şey yok. Şu anda mutlu kaybedenleri oynamaktalar, fakat ‘mutlu kaybeden’ olmak ile ‘profesyonel kaybeden’ olmak arasındaki çizgi göründüğünden daha incedir. Bunun bilincinde olan koç da ilk beş oyuncularının sırtına ekstra yük bindirmekten çekinmiyor. Bu hıza ayak uydurma süreci ise Monta Ellis dışında herkesi çok zorluyor, görünen o ki. Belki Ellis’in meşhur mopedinden tüm takıma birer tane hediye etmeliyiz.
Los Angeles Clippers
Profesyonel kaybeden demişken... Kurulduğu günden beri bu sıfata en çok yakıştırılan takım oldu Clippers. Her gün kaybetmenin yeni bir yolunu bulabilen Los Angeles’ın ‘öteki’ takımında bu döngüyü kırabilecek bu denli güçlü bir figüre rastlamıyorduk ne zamandır. Blake Griffin’den bahsediyoruz elbette. Müthiş atletizmi, oyun zekası, olgun pota altı hareketleri bir yana Griffin kaybetmeyi hiçbir zaman kabullenmeyen bir karakter. Lakers’a karşı yanında Eric Bledsoe, Brian Cook, DeAndre Jordan gibileriyle sahada olsa bile, geri adım atmayı bilmiyor bu vahşi melez. O her gün bir çaylak olarak aynı iş disipliniyle sahaya çıkarken, kadroda Baron Davis gibi basketbolu part-time iş haline getirmiş birinin bulunması ise büyük enfeksiyonlara yol açmaya gebe. Bu şartlar altında kenarda Vinny Del Negro’yu görmek de pek yardımcı olmuyor. Onlara göndereceğim kartın üzerinde de daha gelişkin birer saha içi ve saha dışı beyni dilekleri yer alacak.
Los Angeles Lakers
Bu sene daha doğru tercihler ve yükseltgenmiş bir şut yeteneğiyle geri dönen Shannon Brown ile yeni eklemeler Steve Blake ve Matt Barnes’ın istikrarlı katkıları birleşince “Killa B’s” (Katil Arılar) tandemini oluşturan Lakers, başarılı ikinci tur seçimlerinin yanında şık bir finansal hamleyle Sasha Vujacic’in kontratından kurtulmayı da bildi. Tüm bu olumlu gelişmeler, saha üzerinde olağanüstü bir başarıyla taçlanmasa da bahar dönemi için herkes umutlu. Tek sıkıntı geçen sezonki şampiyonluğun kilit isimlerinden Ron Artest’in yeni sezonu über-verimsiz bir oyunla açması. Genellikle transfer olduğu takımlarda iyi başlangıç sezonlarını, hayal kırıklığı bir sezonla takip eden Artest’in bu alışkanlığı devam ettirmesi Lakers’ı yüzük yarışında birkaç adım geri itecektir. Onun psikolojisini kendisinden daha iyi bilecek herhangi birisinin çıkacağını sanmıyorum. O yüzden önce Artest’e onu neyin iyileştirebileceğini sorar, sonra en yakın alışveriş merkezine doğru yola koyulurum.
Phoenix Suns
Onlar için de bizden önce davranan isim yine Otis Smith oldu. Lon Babby basketbol operasyonlarının başına geçtikten sonra, ilk iş olarak oyuncu temsilciliği yıllarındaki sadık müşterilerinden Hidayet Türkoğlu’na yeni bir yuva imkanı verirken hiç şüphesiz 4 numarada oynatılıp verim alınamayan ya da ancak ikinci beşle birlikte sahadayken topu eline alabilen birini tahayyül etmiyordu. Şimdi kontratı ondan iki sene daha kısa olan Vince Carter’dan gerçek bir beklenti içerisinde değiller ve Marcin Gortat o bekledikleri oyuncu olabilirse, finansal rahatlamanın dışında oyunlarında da bir katma değer sağlayabilirler. Ben Jude Law ve Nicky Wire ile birlikte dünyadaki en ünlü Tottenham taraftarlarından biri olan Steve Nash’e bir Gareth Bale forması vererek bu takımı geçmeyi planlıyordum. Zaten Phoenix’in bu sıcağında bana kimse Noel ruhundan bahsetmesin, Smith de harekete geçmişken boşuna yorulmayalım.
Sacramento Kings
Geçen sene iyi bir şeylerin başlangıcını yaptığını düşündüğüm Sacramento’da, yine bu paralelde güvenimi kazanan Paul Westphal kontrolü yitirmişe benziyor. İkinci seneye giriş yapılırken hala takımın 3 numarasını belirleyememiş olmak gibi ilginç sorunlar mevcut. Bir gün ilk beşte çıkan oyuncunun, bir sonraki maçta parkeye çıkmaması da şaşkınlık yaratmıyor. Bu konularda ağır yol almalarının ötesinde, Tyreke Evans’ın henüz geçen sezonki ritmini bulamamış olması da işleri zora sokuyor. Fena olmayan rakamlarına rağmen, lige girişinden önceki IQ temelli endişelerin yersiz olmadığını göstermekten geri durmayan DeMarcus Cousins’ı da ekleyince tünelin ucunu görmek kolay değil. Bir kez daha “Yeniden Başlat” tuşuna basmayı kaldırabilirler mi, emin değilim. Problem çocuğa akıl fikir ihsan eylemek güzel bir başlangıç olabilir. Haddimizi aşıp Tanrı moduna geçtik ama biraz...
Güneybatı
Dallas Mavericks
Yıllardır “şampiyon olamayacak en iyi kadro” unvanını kimselere bırakmadan girilen sezonlardan donra, bu sene Dallas cephesinde ilk kez büyük bir farklılık var. Ligde en efektif savunma yapan takımlardan biri haline geldiler, yani Rick Carlisle kendi kimliğini takıma oturtmayı becerdi. Bu gelişimde her şeyin tetikleyicisi olan adamsa, yıllardır istikrarlı bir savunma katkısı alamadıkları 5 numara rotasyonuna ilaç olan Tyson Chandler. Doğrusu geçen sezonki Charlotte performansı sonrası, umutsuzca yapılan bir hamle gibi gözüküyordu. En iyi dönemini yaş ya da sakatlık gibi faktörlerle geride bırakmış oyunculara yeni şanslar vermeyi en çok seven takım sahiplerinden biri olan Mark Cuban, belki de Jason Kidd’den sonra ilk kez turnayı gözünden vurdu. Kart veriyorum, Noel Baba ve geyikleri falan var üzerinde: “Yeni yıl sağlık, mutluluk, sağlıklı ve mutlu bir Rodrigue Beaubois getirsin.”
Houston Rockets
Yeni yılı beklemeden hediyelerini New Jersey yoluyla aldılar aslında. Yaz Ligi’nde gelişimini açık etmiş olmasına rağmen, Avery Johnson’ın Hikmet Karamanvari uygulamalarından nasibini alarak önce rotasyondan düşen ve sonra da ‘akıllansın diye’ D-League’e (Gelişim Ligi? Tezat?) gönderilen Terrence Williams soluğu en son olarak Houston’da aldı. Rick Adelman da çok kolay bir koç değildir belki, fakat kanatlardaki kalabalık rotasyona rağmen T-Will’in bu takımda oyununu yeniden tanımlayabileceğine inanıyorum. Hıristiyanlıkta yedi ölümcül günahtan biri açgözlülük (avaritia), bu yüzden yeni bir hediye beklemesinler. Hayır, Yao Ming konusunda ne yazık ki yapabileceğimiz bir şey yok.
Memphis Grizzlies
Conley-Mayo-Gay-Randolph-Gasol. Mike Conley’ye verilen kontratı tartışmakta serbestsiniz, fakat bu beşin lig için standart üstü bir beş olduğunu söylememiz pek iddialı olmaz. Fakat bu beşlinin dışında kalanlara gözümüzü çeviriyoruz da... En tecrübelisinin 1 yıldır ligde olduğu Arthur-Henry-Young-Vasquez-Thabeet beşlisi ve kaybeden takımlarda randıman vermesine imkan tanımayan bir karakterdeki (biraz James Posey’yi andırıyor bu açıdan) Tony Allen ile tüm rotasyon tamamlanıyor. Bunu fark eden Lionel Hollins son dönemde O.J. Mayo’yu ilk beşe çekmek gibi bir ayarlamaya gitse de bunun yeterli olmayacağı çok açık. Kendilerine Euroleague’de hiçbiri pozisyonlarının en iyi üç oyuncusundan biri olmayan Morris Finley, Keith Langford ve Ante Tomic’i hediye ediyorum. Parayı dert etmesinler. Eldekilerden kötü sonuç vermesi pek mümkün değil, %100 çalışıyor.
New Orleans Hornets
Bu sayıda bu konu daha ayrıntılı biçimde ele alınacak, fakat David Stern’ün satın aldığı Hornets’ın durumu Türk futbol tarihinde en çok TMSF eline geçen İstanbulspor’u andırıyor. Çok büyük bir camiadan kök almasına rağmen İstanbulspor’da işler o günden sonra hiçbir zaman rayına oturmadı. Hornets için benzer bir senaryonun gerçekleşmesini beklemek çok kötümser olur, fakat getirilecek çözümün Louisiana’yı kapsayacağı şu anda şüpheli. Kendilerine helal süt emmiş, eli açık, içkisi kumarı olmayan bir sahip diliyorum. Fakat bu devirde böylesini bulmak hakikaten zor. (Jerry Buss bile sonuncu maddeye takılıyor.) Ayrıca hediye paketi üzerine ne yazacağımız belli olmadığı gibi, üç sene sonra bakınca bu hediyeyi esasen Seattle Supersonics’e vermiş olduğumuzu bile görebiliriz.
San Antonio Spurs
Dallas’ın da toparlandığı bu sezonda, ligin güç merkezini Florida’dan gelen büyük manyetik dalgaya rağmen yeniden Texas’a çekmeyi başarmakta Spurs. Sakatlanana kadar James Anderson’dan, bugünlerde eski Kaf-Sin-Kaf oyuncusu Gary Neal’dan verim alarak aslolanın sistem olduğunu bir kez daha ele güne gösteriyorlar. Kariyerinin en iyi asist ve top çalma ortalamalarını gösteren ve 51% ile şut atan Tony Parker, ünlü TV yıldızı Eva Longoria ile evliliğinde boşanma sürecine girdi ve galiba San Antonio’da yaşanan en büyük problem bu. Aslında saha içine bir yansıması olmayabilecek bir şey bu en büyük problem bile. Her şey konuşulabilir ama bu takımın başarısının bağlı olduğu birincil faktör yine Tim Duncan. Onun robotik yapısını besleyecek bir şeylere ihtiyaç var. Çağın ilerisine geçen komedi dizisi Futurama’nın ilk sezonunda tüm ançüez rezervlerini satın alarak, robot yağı piyasasını eline geçiriyordu Fry. Spurs’e hediyem sınırsız ançüez, Duncan’ı bir kez daha en üst seviyede izleyebilmek için. Çünkü hala bu adamın seyrine doyum olmuyor.
Cem Pekdoğru, 2011
NBA Türkiye Ocak 2011 sayısında yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder